Kalabalık, yoğun ve yorucu günlerin temposuna alışmış olduğumu farkettim son günlerde. 6'da uyanmak, kahvaltı yapmak, 8'de okulda olmak, 12'de öğle yemeğine çıkmak hatta yemek sonrası kahve keyfi yapabilmek(bu inanılmaz işte), tekrar iş başına dönmek, 3'te çıkıp koşturarak eve gitmek, eskisi gibi günlük değil de birkaç gün yetecek miktarda akşam yemeği pişirmek, çay keyfini haber saatine denk getirmek, bu sırada birkaç konuk ağırlamak ve akşam 10'da sızıp kalmak...
Eski hayatımdan oldukça farklı günler geçiriyorum.6 yıl sabahçı çalışmaya alışmış, öğlede evde olup tüm öğleden sonrasını yemek pişirmek, benzeri ev işleriyle oyalanmak ve dinlenmek gibi aktivitelere ayıran birinin 8-3 çalışma sistemine alışması zor oldu. Ama bu 9 haftalık zamanın ardından şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ; iş-ev ne kadar yorucu geçerse ben o kadar mutlu oluyorum (Psikopat değilim,geceleri huzurlu uyumak çok güzel).Çünkü tüm gününü yoğun geçiren insan gereksiz şeyleri düşünme fırsatı bulamıyor :)
Eşimden ayrı geçirdiğim 3 ay tek başına yaşamaya o kadar alışmıştım ki aynı evde yaşamaya başladığımız ilk günler hatta ilk haftalar ikimiz için de zor geçti.Kendi kendine yaşamaya kendisini fazlaca kaptırmış gibiydim. Haliyle o ilk birkaç haftalık dönemde tek başına yaşama karşı yoğun bir özlem baş gösterdi içimde. Tek başına yaşamın olumsuz yönlerini yazmaya elim gitmedi hiç. Ama sözüm vardı, negatif yönlerini paylaşmazsam tek başına yaşama yönelik tarafsız bir tavır içinde olmayacaktım. Sonra oturdum, bu yazıyı hazırladım. Okurken siz yine de içimdeki özlemi hissederek okuyun ;)
Tek başına yaşarsan ;
Hasta olmaman gerektiği fikrini asla aklından çıkarmazsın.
Hasta olursan çorba pişirecek, ilaç uzatacak, doktora götürecek birilerini bulamazsın.
Gece aniden uyandığında bir gölgeden, bir sesten, ince bir çıtırtıdan, sokaktaki kedi miyavlamasından tırsar, tekrar uyuyana dek kafanda Agatha Cristie romanlarıyla kapışacak tarzda senaryolar kurarsın.
Korku ve gerilim tarzı film ve diziler senin için tarih olur. Hiçbirini görmemeye hatta haberdar bile olmamaya çalışırsın.
Arkadaşına gittiğinde veya akşam yürüyüşüne çıktığında eve döneceğin saati iyi seçmen gerekir.Yolda uğursuz durumlarla karşılaşmak istemezsin.Es kaza geç bir saate kalmışsan ve ıssız yollardan geçmek zorundaysan arkandan gelen her sese kulak kabartır , her gölgeyi kuşkuyla izlersin. Çöp kutusundan fırlayan kedilere karşı hassasiyet de cabası...
Evdeki her arızayla başetmek zorunda kalırsın. Buzdolabı bozulduğunda gelecek tamirciyle de kombi arızalandığında muhattap olacağın servisle de sen ilgilenmek zorundasın.
Elektrik kesintisi en baş belası durum haline gelir. Mum bulmak neyse de el yordamıyla çakmak ararken enseden sırt boyunca damla damla ter dökersin. "niye kesildi ki bu şimdi?" sorusuna akla gelen ilk cevap birinin şarteli bilerek kapattığı düşüncesi olur (ah Türk filmleri!).
Ben yalnız yaşadığım günlerde bu durumların birkaçı hariç hiçbiriyle karşılaşmadım. Doğal yapım gereği "rahat" bir insan olduğum için ne geç vakit eve dönerken ne de geceleri uyandığımda yersiz korkulara kapılmadım. Evdeki herhangi bir eşyada arıza yaşamadığım için birşeyleri tamir etme mücadelesine de girmedim.Korku filmi zaten izlemediğim için gerilim sahnelerinden kaçmak gibi bir durum yaşamadım. Birkaç kez hasta oldum, evet kabul ediyorum hastayken yalnız kalmak BERBAT birşey. Elektrik kesintilerinde ise odanın her köşesindeki mumlar için sehpanın üzerindeki tabağa bir kutu kibrit koymak yeterli oldu.
Sözün özü ; olumsuzluklarla baş edebilirsiniz. Tüm korkuları bir yana bırakın. Tek başına yaşam çok güzel. Tadını çıkarın ;)
Bir insan kek pişirmeye kalkıştığında başına gelebilecek en talihsiz şeyi yaşadım ; fırına koyduğum cupcakelerim henüz ısınamadan elektrikler kesildi ! Yaklaşık 20 dakika sonra elektrik geldiğinde fırını tekrar ısıtmak, cupcakelerin pişmesini beklemek ve içi dibine kadar çökük 10 minik kekle yüzleşmek acı verici oldu. Soğuyunca tadlarına baktığımda hayal kırıklığımın yerini cin fikirlilik aldı, muhteşemdi ! Sonra bakın o iğrenç görünümlü minik kekleri ne yaptım .
Buyrun, kekten dönme, aşk rengi, çikolata kaplı bir truff hikayesi :
Kırmızı Kadife Kek İçin Malzemeler (10 adet) :
(Peçeteden Notlar)
1 su bardağı un
1/2 paket kabartma tozu
1 çay kaşığının ucu ile tuz
100gr oda sıcaklığında tereyağ (Bence 70-80 gr yeterli olabilir, yoğun bir tereyağ tadı hissettim)
3/4 su bardağı toz şeker
1 yumurta
3/4 su bardağı süt
1 tatlı kaşığı kırmızı gıda boyası
Yapılışı :
-Oda sıcaklığında yumuşamış tereyağı mikser ile çırpın. Üzerine şeker ilave edilip krema kıvamına gelene dek çırpmaya devam edin.
-Krema kıvamındaki tereyağ-şeker karışımına yumurtayı kırıp iyice karıştırın.
-Süt ve kırmızı gıda boyasını bir kasede karıştırın. Kısa süreli bir pişirme olacağı için gıda boyasını süte karıştırdığınızda alacağı renk, keklerin rengidir haberiniz ola.
-Un, tuz ve kabartma tozunu birlikte eleyin. 3 aşamada unlu karışımı sıvı karışımlara yedirin. Yani tereyağ-şeker-yumurta karışımına biraz süt-gıda boyasından ekleyip karıştırın, sonra unlu karışımdan biraz ilave edip tekrar karıştırın. Aynı işlemi aynı sırayla tüm malzemeler bitene dek tekrarlayın.
-Hazırlanan hamuru 10 adet kağıt kek kalıplarına paylaştırın.
-180 derecede ısıtılmış fırında 15-18 dakika boyunca pişirin. Pişen kekleri soğuması için tel ızgaraya alın. Soğuyan kekleri ister benim gibi truff haline getirin isterseniz üzerini kremşanti ile süsleyip servis edin.
Truff İçin Malzemeler (12 adet) :
10 adet kırmızı kadife kek
4 yemek kaşığı krema
Üzeri İçin :
160 gram bitter çikolata
Pembe şekerlemeler veya hindistancevizi
Yapılışı :
-Kekleri çatalla ezin.
-Keklerin içine kremayı ekleyip parmak ucunuzla harmanlayın.
-Kek karışımından minik toplar yapıp yağlı kağıt serili fırın tepsisine dizin. Top halindeki kekleri soğuması için buzdolabına koyun.

-Kekler soğurken çikolatayı benmari usulü eritip ılındırın.
-Dolaptan çıkardığınız kekleri ılınmış olan çikolatanın içine batırıp yağlı kağıt serili tepsiye geri koyun.
-Her bir top keki çikolataya buladıktan sonra üzerlerini süsleyip buzdolabına tekrar kaldırın.
-1 saat buzdolabında donan truffları minik kağıtlara yerleştirip soğuk servis edin.
-Dilerseniz bazılarını çöp şişlere geçirip minik lolipop kekler yapın. İşte böyle :)
LeylaK
Kategoriler: KEK-MUFFİN, KIRMIZI, TATLILAR, YAZILAR, ÇİKOLATALI
Bunu E-postayla GönderBlogThis!Twitter'da PaylaşFacebook'ta Paylaş
Tepkiler: |
No comments:
Post a Comment