
Önce kendin sevip, sonra da sevdirsen ya bana kendimi? Beni beni. Kendime.
Sonra gözlerine baktığımda, aklımdakileri kovup fikirsiz baktığımda, kendimi görsem ya gözlerinde.
Sende kendimi görmek korkutsa ya beni birazcık. Kendi yansımamdan bahsetmiyorum elbet, bilirsin ki.
Aynılıklarımız mutlu ederken, farklılıklarımız daha çok sevdirse ya seni, hep olduğu gibi. Yine yine.
Çocukluğun ve olgunluğun kalsa ya hep böyle. Aynı seyrinde.
Bu kadar korkmasam mesela kaybetmekten. Seni. Hep bilsem ya bende olduğunu.
Ben hep böyle sevsem ya sahi. Hiç eksilmeden. Eskitmeden.
Duygularımız dalgalandığında girmesek ya denizimize azıcık. Deniz durulduğunda yeniden bize ait olsa. Ama bir daha girmemeye tövbe etmesek alaycı dalgalar yüzünden.
Sen benden iyisini bulamasan, ben de senden iyisini. Duamız olsa ya bu. Bedduanın adını değiştirsek ya böyle bizim için.
Yazdıklarımı geri dönüp okudukça tekrar tekrar farkında olsam ya aslında bunları senin yazdırdığının. Hiç büyüklenmesem ya öyle ne afili cümleler kurmuşum diye. Sen yaptın ki.
İnsanlar böyle sevgi cümleleri okudukça, diğer insanlar hafife almasalar ya cümleleri. Gülmeseler ki. Gülümseseler. Varlığına inansalar ya varlık sebebimizin. Basit değil ki.
Bir kez de ben hediye edeyim size bedduayı dua diye.
Sevginiz cümleler kurdursun size. Basit basit. Kısa kısa. Uğraşsız. Bir çırpıda anlaşılan.
Öyle sevin ki, duramayın yazmadan, dile getiremeden. İçinde sevgi geçen cümleler duamız olsun. Hayırlısı olsun.
Sonra ben çok severim ki. Seni seni. Hem nasıl sevmek.
No comments:
Post a Comment